Arka Bahçem

Arka Bahçem

İnsan bazen kaybolmak ister. Herkesten her şeyden uzaklaşıp tek başınalığa sığınmak ister. O kadar yorulur ki günlük yaşam koşturmacalarından, her şeye fikri olan insanlardan. Oysaki hani herkes biricikti hani herkesin kendi hayatı vardı. Neydi bunca karmaşanın normali? Sabahları kimimizin kalkıp işe gittiği, kimimizin okul yollarında, sınıf sıralarında gününü tükettiği… Normal olan sadece bunlarla günü tüketebilmek miydi? Ya da sadece günler geçsin diye yaşamak mı?

Hayat akıp giderken insan o seslerde, bakışlarda, sorumluluklarda ruhunun sıkıştığını hisseder bazen. Nefes alamayacak duruma gelir ya hani. Çünkü yaşama dair bildiği tek şey budur. Nefeslenmeye izin vermeden yapması gerekenleri yapması gerektiği için yapmaya devam eder. Bu cümleyi kelimelere dökerken ben bile o sıkılmışlığın derinliklerinde kayboluyorum. İnsan ruhu buna nasıl katlanabilir ki, normal olan ama aslında normal olmayan şeye?

Peki, insan ruhunu nasıl özgürlüğe kavuşturabilir? Bu yazıda beraber cevap arayacağız bu soruya. Yeniden nasıl nefes alabiliriz? Ne yapıyorduk bunun için? Sanırım öncelikle durabilmeyi başarabilmemiz gerek… Olduğumuz yerde hiçbir şey yapmadan, zihnimizi özgür bırakarak… Söylemesi çok kolay olan ama uygulamaya gelince bir o kadar zor olan bir süreçten bahsediyoruz. Her an zihnimizde kovalanmayı bekleyen düşünceler varken durmayı başarabilmek çok zor bir durum haline geliyor.

Önceliğimiz kendimizle ilgili algılarımızın temeline inmekle başlamalı. Şunu hatırlatmalıyız kendimize, “Ben bir insanım, robot değil”. Hayattaki temel ilkemiz bu olmalı. Hayatın koşturmacasına yetişeceğiz derken en önemli şeyi unutuyoruz, insan olduğumuzu. Ruhumuzun dinlenmeye, beslenmeye ihtiyacı olduğunu unutuyoruz.

Peki, bunu nasıl yapabiliriz? Şimdi de biraz bu noktayı irdeleyelim. Herkesin kendi içinde farklı cevapları olacak bu soruya. Hani durmak demiştim ya, evet duracağız. Kumandayı elimize alıp “Stop” a basacağız. Günlük bizi yoran her şeyi durduracağız, stresi, yapılması gerekenleri, akan her şeyi…

Arka bahçemizi keşfe çıkacağız. Peki, neler mi var arka bahçemizde? Hiçbir sorumluluğun olmadığı, kendimizi çocuklar gibi özgür bırakabileceğimiz her şey var. Herkesin arka bahçesinde farklı çiçekler tomurcuk veriyor. Biri resim yaparak arka bahçesinin kıyılarında gezerken bir kısmımızda arka bahçesinde kelimelere hayat vererek çiçekleri selamlıyor. Ama hepimizin arka bahçesi tek bir ortak noktada buluşuyor. Sorumluluklardan uzak, ruhumuzu dinlendirmek için yaptığımız her eylem bu nokta dâhilinde bizlere ulaşıyor. Arka bahçemiz çok da uzak değil aslında bizlere, her an ulaşabileceğimiz bir mesafede. Giriş için tek bir kapımız var ve o kapılar yalnızca kendimize dinlenmek için izin verdiğimizde açılıyor.

İnsan günlük yaşamında ne yaparsa yapsın arka bahçesini sulamayı asla ihmal etmemeli. Bizler onu sulamayı unutursak arka bahçemizde bizlere nefes verecek renk renk çiçeklerimiz de olmaz, nefeslenebileceğimiz oksijenimiz de olmaz. Haftada birkaç saat de olsa arka bahçesini güzelleştirmeye vakit ayırmalı ki insan, kendine dinlenecek bir liman, normalinde daha huzurlu ve mutlu bir insan olabilmek için nefesi olsun. Ne mutlu arka bahçesini hep rengârenk tutanlara…

Paylaş:
Rabia Sultan Yıldız
Rabia Sultan Yıldız
UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Her umut bir veda ile başlar.

Yazarın Tüm Yazıları İçin Tıklayın

0 Yorum

Yorumunuzu paylaşın.